UzmanRaporu
"Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir." “Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım.”
.....Mustafa Kemal Atatürk.....

2. Ankara Kitap Fuarı (video)

Bundan önceki ilgili yazımda 2. Ankara kitap fuarına gideceğimi söylemiştim. 28 Marta gittim. Kameramla fuarı biraz çekmeye çalıştım, gittiğim saateki konuşmacılarıda takip etmeye çalıştım. İki konferans vardı biri Sanatta ve Edebiyatta Kadın diğeri AŞDER'indi.



Read On 0 yorum

Kan mı bağışlayacaktım? (video)

Evet 31 Mart günü, bugün kan bağışlayacaktım ama 18 yaşından 1 gün eksik olmazmış formuda herşeyi doldurmuştum almadılar. Neyse ben de çıktım dışarı, kardeşimle birlikte doritos patos giritos andele andele ariba öyle bir şey aldık yedik.



Read On 0 yorum

Blograzzi nedir ne değildir, ne amaçlar? (video)

Blograzzi kullanıcılarının çok farklı soruları var bugünlerde, çok hırçın tartışmalar sürüyor bu civarlarda? Hemen söyleyeyim bu videoda sorularınızın yanıtlarını bulacak, merak ettiklerinizi öğrenceksiniz.

Şunu söylemeyi bir borç bilirim amansız tartışmaya son verecek bir cevap blograzzi bir reklam... izleyelim, görelim.


Read On 2 yorum

2. Ankara Kitap Fuarı 22- 30 Mart

Bugün, fuara gideceğiz bakalım, tabiki sizi zengin içeriklerle dolgunlaştırılmış bir yeni iletiyle daha karşınıza çıkacağım o zamana kadar bu haberimle idare edin.

Açılışı ne zamandı bilmiyorum ama kapanış tarihi 30 Mart. O yüzden kitap severlerin, kitabı seveceklerin, kardeşini, eşini, akrabasını alıp fuara gitmelerinin yararlı olacağı düşüncesindeyim. Fuar büyük ihtimalla yoğun bir şeklide kitap ve düşünce kokacaktır. Bu da insanın kitap sevgisine daha da yaklaştıran bir neden. Eğer 30 Martta kadar boş bir zamanınız olacaksa dolu bir gün geçireceğinizi düşünerik iyi bir seçim olacağını söyleyebilirim.


Kendisi Atatürk Kültür Merkezinde o nerede derseniz Ankara Metrosuna biniyorsunuz, Atatürk Kültür Merkezi durağında iniyorsunuz. Böyle piramite benzeyen bir yer. Görürsünüz zaten ya.

Daha daha da ayrıntılı bilgi almak isterseniz ben sizi organizasyonla ilgili siteye yönlendiriyim.

http://www.ankarakitapfuari.net/
Read On 0 yorum

Yotubenin cezası kaldırıldı.

Kaldırıldı diyorum çünkü arkadan gelen iki mahkeme kararıyla daha engellenmesi istenen youtube youtubenin Türkiyeden çıkışlarına neden olan videoları kaldırdığını ve artık çıkışları açmasını isteğinden dolayı yeniden veri alış verişi sağlanabildi.

Kısacası gir anam, babam youtubene.
Read On 0 yorum

Arslan ve İnsan! (video)

İngiltere'de iki kişinin yavru iken aldıkları arslan'ı yetkililer büyüdüğünde, çevreye ve onlara zarar verebileceği gerekçesi ile ellerinden alarak Afrika'ya doğal yaşama ortamına göndermişler. Yıllar sonra arslanlarını ziyarete giden dostları onu göndüğünde ne yaptı dersiniz.

Sen sus hiç bir şey söyleme sen susda videolar konuşsun.

Read On 0 yorum

Duman Konseri (Ankara 5 Nisan 2008)

Duman konseri var Ankara'da. İlgilenenlere duyrulur. Ahanda bu da bilet.



Konser sonrasında operasyon ile ilgili video ve fotoğrafları sizlere sunmaktan kıvanç duyarım.
Read On 0 yorum

Cumhuriyet "Çanakkale Günlüğü" (video)

Bir Cumhuriyet Kültür Hizmeti.
Read On 0 yorum

Mekanda İnsanlarla -1

Sayısal Kıvırcık

Kütüphanedeyim. Yanımda boş bir sandalye ve onun yanında ik sandalyede de kızlar oturuyor. Sessiz bir kütüphane! Bazen burada uyumak, kitap okur gib yapıp sonra başını masaya gömmek çok güzel. Buradaki uykular çok tatlı oluyor. Bunun sebebi bugün uyumadığım olsa gerek.

Solumda kitap, önümde kitap, arkamda yine kitap... solumda kızlar. Bu kızlara taktım galiba. Yok ya ne takacağım, yazacak şeyler düşündükçe geliyor aklıma. Başımın hizasindalar normal tabi Ne diyecektim ben, ha.

Önemde ki kitaplardan biri Nihat Genç'in diğeri Profesör Doktor Bilge Öztan'ın. Biri hukuk diğeri Türk Edebiyatından denemeler.

Şu kız ne dolanıp duruyor ya dövecem şimdi.

Kalemim kayıyor elimden, silahım düşüyor. Anlatamıyorum kendimi. Kütüphane görevlisi etrafı toparlıyor, birazdan gitme vaktimiz gelecek. "Kapatıyoruz."

A.Ü.H.F. Kütüphanesi Okuma Salonu -1
Read On 0 yorum

Düzensiz uyku nedir?

Uyku problemi.


Abi bu varya insanı insan olma niteliklerinden çıkartıp bir koala misali günün büyük bir kısmını uyuyarak geçirmene sebep olan bazen de gecenin bütün bir kısmını uyumayarak geçermene sebep olur. Örneğin ben. Saat 06:34 can sıkıntısından kimse oyunmasın diye de yavaş yavaş blogumla paylaşıyorum bunu.

Birçok yok denemeye karar vermiştim. Kafamda tasarladıklarım var uyguluyabildiklerim var. Öncelikle bir şey söyleyeyimde insan kafasına koyduğu şeyi yapıyoru. Eğer ben erken kalkacağım, erkan kalkacağım derseniz kendini öyle bir motive edersiniz ki, bir bakmışsnıız istediğiniz saate ya da saat 7'de dim dik ayaktasınız.

Yöntemlerim şeyleydi: sabaha kadar yatmadan gecelemek(sanırım bugün başaracağım, hiç başaramamıştım, hep uyuya kalıyordum ehehe), kişisel motivasyon ile isetnilen saatte kalkmak(istenilince yapılıyor), erken yatabilmek(1 veya 2 haftalık uygu düzeni programı oluşturun bu işler hemen olmuyor zamana yayın her gün yatma saatinizi biraz daha erkene alın ama kalkma saatiniz sabit olsun, evde tek başına iseniz evdeki bütün kurulabilen aletleri kalkma saatinize kurun ya da annenize, babanıza veya sizi kaldırabilecek birine üzerinize 1 sülahi su dökülmesi suretiyle uyandırmasın söyleyin).

Benden bu kadar okula giceğim, belki size okulda da birşeyler yazarım. Ha bu arada Çanakkale belgeseli gelecek bekleyin.
Read On 0 yorum

Adobe pdf alternatifi: Foxit


foxit pdf okuyucu-reader
Ben nerelere gidem senin elinden Adobe PDF.


Ben bu adobe pdf okuycudan iki üç keredir çekiyorum. Çekiyorum derken dert çekiyorum. Dert çekilir mi demeyin ben çekiyorum kardeşim. Efendim, ne yapacağız. Panik yapmayın FOXIT pdf okuyucu var.

Ses var görüntü yok buyrun buradan. Adobe'den kat kat iyi olduğunu şimdilik söyleyebilirim. Çok hızlı. Bu bilgisayar artık bir pdf bile okuyamıyor diyordum foxit'i yükledim mac or pc oldu.
Read On 0 yorum

Blograzzi adamım berbatsın!

Ulan iki haftadır blograzzi diye bir şeyle uğraşıyorum. İyi güzel, Türkiyede ki en büyük blog veri tabanı. Ama sormayın çok kötü bir yanı var söylemedin geçemeyeceğim. Forum da aktif kişilerden birisiyim. Günlük konum oluyor ama bu yönetici arkadaşı gözüm tutmadı. Mesela: bir konu gönderiyorum bakmışım ki silinmiş. Sonra bir konu daha gönderiyoruz gine silinmiş. Bu ne ya, sıkı yönetimle mi idare ediliyoruz. Tamam, konu o bu, şu her ne olursa olsun, saçma, maçma başka bir şey de olsa böyle yapılmaz.


Blograzziyi ve blograzzi yönetimini kınıyorum. Zaten bir kınama mektubu gönderdim.
Read On 0 yorum

31 Mart kan bağışı.

Kardeşim bugün elinde bir kağıtla geldi ama içinde başka bir şey var. Kızılayın bildiğimiz kurumsal yapısı çerçevesinde kan alımı yapılıyor. Tanıtım kağıdında da bunun için okula bir davet vardı. 18 yaşını geçmiş 50 kg'ın üzerinede herkes kan verebiliyormuş. Ben de bu niteliklere sahip olduğum için bende vermeyi "düşünüyorum". Belki vaz cayabilirim ama önemil olan adım atmak değilmi?

Yediğimiz içitiğimiz, toplumsal desteklere dönüşsün benim için yeter. Kim bilir benim kanım bana kalmaz ama benim gibi düşünen güzel insanların kanı hayatımı kurtaracaktır.

Geçtiğimiz yarı dönem tatilinde arkadaşım ile birlikte çoruma gitmiştik. Amcası diyalize bağlı yaşıyormuş. Bu yüzden de düzenli olarak o makineye bağlı kalmalı. İşte geldiğimiz gün, amcasının gitiği diyaliz merkezinin 3. yıl döneme kutlaması vardı. Merkez doktorları, organ bağışından, bahsetmişti. Hatırlıyorum, sanırım ülkemizde de organ bağışlamanın cayiz olup olmadığı tartışmaları yapılmıştı. Benden sonra işe yaramayan bir bedenin hünahından kime ne. İsterse bin günah yazsın.

Read On 0 yorum

Sesliblog

Yeni bir akım peşinde. (zihnî inşâ)


Şu internet dünyasında farklı fikirler olmasa, yeni iletişim yolları bulunmasaydı ne olurdu? Odun gibi dururduk ne olacak! Abi o oluyor, bu oluyor, ben neden birşey katmayayım. Elim kolum sağlam, klavyeme sağlık manyak da yazıyorum demekki bende iş var. Bu yüzden tek yapmam gereken zihinsel aktivitelerimin haşere bir şekilde çalışmasına yol vermek.

Blog, blog, blog. Para, para, para gibi oldu. :) Benim de gelen fikrimi uygulayacağım uluslararsı internet yapısındaki bölümü.

Yazıyoruz, gösteriyioruz, hareketlendiriyoruz. Video ve resimlerle de anlatıyoruz ama iletişmin ilk kuralı ses dalgalı konuşma yapımızı buraya uyguluyamıyoruz. Bende bu eksiklik çerçevesinde yeni bir akım yaratıyorum SESLİBLOG.


Bu ne abicim ya? Şimdi canım kardeşim bu bildiğin bir şey değil. O yüzden anlatmama izin ver. Kendisi sahibinin sözünü dinleyen bir hizmetkar. Hem dinliyor, hemi de onu başkasına anlatmaktan zevk duyuyor. Bir fantazzi misali.

Sistem çok basit işliyor. Temelde çoğunluğunu yazıyla desteklediğimiz blog mantığını alıyor, çoğunluğunun ses ve videoyla desteklediğimiz bir biçime çeviriyoruz. Makalelerimizi, anılarımızı, düşüncelerimizi, yaptığımız yapacağımız, karakter tabanlı sistemi atıyor, sese çeviriyoruz.

Ne kadar güzel olurdu düşünsenize. Sayfayı açıyorsunuz sitenin sahibi size kendi sesiyle merhaba diyor. Karşınıza bir "hanzoda" çıkabilir. Ardından beğenden diğiniz bir konuyu açıyorsunuz tekrar site yöneticisi anlatıyor size, ne kadar samimi, üç noktalı bir bermuda şeytan üçgeni. Siz site ve karşınızdaki.

Şu anda zihni inşa aşamasında. Bilmiyorum benden önce bunu dillendiren, düşünen var mı? Ama bunu hayata sokacak, arkasında desteği olacak biri olarak ben varım?
Read On 0 yorum

Yanlış yaptım, oluşturdum ve kayıt ettim.


Sen, şimdi onbinlerce vuruşumla sesini duyduğum, zaman içinde yumuşaklaşan ve kaygan olan. Dilimin ucundaki harfler, bir başka yerdeki silgim. Aynı anda iki kere dokunamadığım.

Yıllar önceydi, tek parmaklı duygular zamanımız. Sen şimdi değilsin belki ama başkaların var görüyorum seni de onlarda. Pek bir çekingendim sana ve başkalarına. Sen olamaz isen sınıfta kalacağım bu gerçeği ilişkimiz açısından iyi irdelemek gerekli. Başkaları için hiçbir anlamı olmayan bilir bunun. Anlamsızlaşan topluluklar ve onların federasyonları, ardından devasa konfederasyon. Birbiri ardına dizdiğim konfederasyonlarda dosyalar tek bir kütüphanede. İsim içinde isim, şehir ve isim.

Rüzgarın sesi, uğultu ve çığlık. Nefreti ve sevgisi, hem seninle olmak ister ve de senden güçlü.

Alacaklı ve borçlunun aynı yerde bulunduğunda sana açtığım davam. Hangi mahkeme yetkili, hangisine görevsizlik kararı vermek gerekir. Yaz kızımlar ve çıkan yazılar arasındaki ilişki. İddianamemsin.

İdeolojik sapkınlığım, aşırı oluşumun mazlumluğu, öldürdüğüm insanlar ve gözleri ve görüyor olabilmem seni, senin için yalnızlığı seçenlerin yanında yalnızlığımı sarmak sana.

Üşüyorum, yakamı kapatıyorsun ben sana bakıyorum, belki ısıtacaksın beni belki sarılacağız birbirimize, bakıyorum sana süzüyorum seni baştan aşağı yalnızım senin yanında.
Read On 0 yorum

A.M.Y.O İntersteno 2008 yarışma günü. (video)

Bugün A.Ü.H.F. Adalet Meslek Yüksek Okulu 2008 İntersteno(Uluslararası Bilgi İşlem Federasyo)nu kapsamında yarışmaya katıldı. Ben de yarışmacılar arasında vardım. Beraber toplandık sohbet, yemek... Ha gayret bir yarışma bir de video.



Read On 0 yorum

Anı: Önce Emniyet Sonra Hareket

Karnemi almıştım, önce annemin işyerine sonra da beraber evimize gelmiştik. Her yılsonu tatili gibi bu tatilde benim açımdan herhangi bir değişiklik olacağını sanmıyordum. Birkaç hafta sonra babam tatil için Antalya’ya gideceğimizi söyledi. Hem benim için hem de ailecek bu bir ilk olacaktı. Ne bilebilirdim sonunda böyle olacağını. Güzel güzel gidip gelecektik. Gittik ama gelirken pek güzel olmadı.

Yol rotamız İzmir. Tanımam İzmir’i, Antalya’yı o zamanlar, küçük bir çocuğum daha. Hazırlıklardan, alışverişten bir şeye seviniyorum ama ben de ne olduğunu tam olarak kendime soramam. Kolluklar alınıyor, simit, gözlük. İlk defa sahip olduğum o cıv cıv renkli şeyler. Uzun bir yol çekecekmişiz. Kuruluyoruz kardeşimle arka koltuğa. Saatler yolla birlikte geçiyor ama biz gittikçe iklim de değişiyor. Köyümüzden başka hiç şehir dışına çıkmadık. O yüzden biraz kayboluyoruz yollarda. Ankara’dan sabah çıktıktan sonra akşam bir benzinlikte duruyoruz. Bu İç Anadolu’nun kurak havası orada nemli ve sıcak oluyor. Kot pantolonlar, uzun kollu elbiseler terden üstümüze yapışmış. Şahsen çıkarmakta zorlandım, debelendim ama oldu. Sabah kolları açık elbise ve kısa giyeceklerle yeniden yola koyulduk. Eh şimdi havaya daha uygun giyindik. Hem iklime hem de ortama. Çünkü öyle uzun kollularla ortaya çıksaydık. Ankara’da baldırı çıplak dolaşmak gibi olacaktı.

İlk kez gördüğüm denize koşuyorum. Hiç öyle çok suya koşa koşa girmedim, biraz dengem bozuluyor bu fırsatla atıyorum kendimi denize. Ne acayip bir şeymiş bu koskoca deniz. Bir yeri sıcak oluyor bir yeri soğuk. Yunusa biniyoruz, arkasında atlama yeri var, benden büyük ağabeyler, ablalar atıyor kendini cumburlop suya. Ben yüzme bilmediğim için sadece baka kalıyorum oturduğum yerde. Tekneler, jetsikiler, uzaklarda küçük yelkenli yüzerlerden bile vardı.

Birkaç haftamız böyle farklı ve neşeli, bol güneş altında, daha önce hiç yapmadığım, görmediğim birçoklarıyla geçti. Artık eve döneceğiz ben biraz daha kalalım diyorum ancak dinleyen kim, giriyoruz işte! E bari giderken de şöyle güzergâh üzerindeki şehirleri geze geze gidelim demişler. Yolu uzattık devam ettik Ankara’ya. Ben, kardeşim arka koltukta uyuyoruz. Kalktım hala yoldaydık. İki elimi öndeki iki koltuğun üzerine koymuş ön pencereden yolu seyrediyordum. Bir çeşme gördüm, masalar da vardı. Biraz dinlenmek ve yemek yemek için bundan güzel yer yoktu ancak bir başka şey daha vardı. Bir başka masada içki içen bir grup vardı. Babam da bundan rahatsız olduğundan fikrinden değiştirdi ve yola dönmeye karar verdi ki… Ben yeni uyanıyordum. Üzerimde kardeşim vardı, ona da uyanması için dürtüklüyordum. Zar zor kalktım. Arabanın ortasında iki elim iki koltukta ileriye bakıyorum ama ne babam ne de annem sorularıma cevap vermiyor. Araba durmuştu. “Anne, baba ne oldu?” Kaza yapmıştık. Çünkü arabanın sol tarafı hasarlıydı. Şoktaydılar. Babamın tarafındaki kapıyı o çeşme de içki içen adamlardan biri açtı. Sonra hepimiz indir. Çok ileride bir petrol tankeri durdu, şoförü indi ve bize doğru gelmeye başladı.

Biz çeşmede durmaktan vazgeçip yola doğru yönelince arkadan gelen kamyon bize çarpmış, babamda frene basınca asfalttaki sol iki teker ve taşlı taraftaki sağ tekerler arabayı savurmuş ve kendi etrafımızda birkaç tur atmıştık. Babamın ilk işi amcamları aramak oldu. Otomotiv sanayinde kaportacı ve boyacı iki amcam var. Akşama kadar Ankara’dan gelen çekiciyi bekledik. En komik tarafı da şu oldu. Girmeye çekindiğimiz çeşmede oturmuş dinleniyor ve yemek yiyorduk.

Trafik işlemlerini tamamladık hemen sonra oradaki gardan otobüse bindik evimizin yolunu tuttuk.

Read On 0 yorum