UzmanRaporu
"Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir." “Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım.”
.....Mustafa Kemal Atatürk.....

Eski sitemi gören var mı?


Geçmişe doğru internette kısa bir yolculuk.

İnternet Archive adlı site sayesinde yıllar yıllar önce yayınladığınız sayfalara ulaşma imkanına sahip olabiliyorsunuz. Bu güzel çalışma sayesinde internetin tozlu sayfalarının arasında kısa da olsa mutlu ve duygulu anlar yaşayabilirsiniz. Site indeskleme işlemine 1996 yılında başlamış yani arayacağınız site bu yıldan önce olmamalı. Alan kapasitesi 100 terebayt ve yaklaşık 10 milyar sayfa içeriyor.


Sizde kendi sayfalarınızı görüntülemek için http://web.archive.org/web/

Read On 0 yorum

Bugün 29 Ekim 2007!

Bu Cumhuriyet bayramı öncesinde de yine ülkede yine başarısızlıklar oldu, kan aktı, insan yığınlarını daha kolay kontrol etmek için yeni yöntemler güçlendirildi. Ülke insanlarıyla birlikte gelişmek istiyor ama aynı masada oturduğumuz insanlar için kapıdaki köpek gibiyiz onların gözünde. Oyalamalar, köstek olmalar ve daha bin türlü ahlaksız uyutmalar. Yönetim benim gözümde değersiz, insanlara değer vermiyor. Bu nedenle kontrolleri altında olduğu kurumlarda aynı, söyledikleri sözler benim için doğruluk teşkil etmiyor her zaman. Keşke daha iyi olsak, olamaz mıyız?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk sorumluluk ve görevleriyle birlikte yemeğini yediği, havasını soluduğu ülkesine, topraklarına karşı yapması gerekenleri, doğru fikirlerini eylemledi. Bir türk bir dünyaya bedel, bu görev şimdi bizde. Bu ülke şimdi bizlerin elimizde ona yapmamız gerekenleri şimdi gerçekleştirmek zamandır. Cumhuriyetin ve devamımızın dayanağı bizleriz.

Bu arada da İstanbulda Boğaziçi Köprüsü üzerinede yapılan muhteşem kutlamadan söz etmeden geçmek istemem. Gerçekten de Cumhuriyete yakışır bir karşılama olan gösteride yaklaşık 20 dakika havai fişek gösterisi ve ardından ışık gelen ışık süslemeleri canlı canlı görmeye değerdi.


Türk tasarımcı, uygulamacı ve teknik ekibin ortak çalışması ve mevcut malzemelerin kullanılması ile yerleştirilen 100 adet 8000 Watt'lık renkli gökyüzü tarama robotları ile senkronize ışık gösterisi sürerken, Boğaziçi Köprüsü üzerine dizilen robot ışıklar ise İstanbul semalarını renklendirdi.


Herkesin Cumhuriyet Bayramını daha nice bayramları görmek dileğiyle kutluyorum!
Read On 1 yorum

Bölün de gel Türkiye.

Üç çeyrek yüzyıldır dünya üzerinde egemenliğini sürdüren Türkiye Cumhuriyeti yaklaşık olarak da 50 yıldır Avrupa Birliği kapısında bekletilmekte ve tam üyeliğin sağlanabilmesi için o uyum yasası senin bu uyum yasası benim oyalandırılmaktadır. 12 yıldızlı yani hristiyanlığın oniki havadisini belirten bayrağıyla Avrupa Birliği bir avrupa hıristiyan birliği özelliğini korumak istemektedir. Müslüman ülke özelliği olan Türkiye bu birlik için hiç de uygun bir aday değildir. Yinede çıkarları doğrultusunda bin türlü oyalama taktiği kullanan Avrupa Birliği şimdide kabul edilen uyum yasalarının uygulamada nasıl olduğunu kontrol etmek istemektedir. Yugoslavya gibi Balkanizasyon düşüncesiyle Türkiyeyi de bölme çalışmaları yapılmaktadır. Bunun en açık örneklerini yıllar önceden beri görmekteyiz. Parçalanarak küçük devletçiklere bölünen bugünkü Balkanlar üzerinde bir imparatorluk var olmaktaydı. Alt kimlikler insanların yeni bir devlet yaratmasına yardımcı olmak ve onları örgütlemek için iyi bir yoldu. Bu yöntemle parçalanan ve yönlendirilecek ve yönetilebilecek kadar küçük devletlere ayrılan Balkanlardan sonra sıra dünyanın merkezinde, orta doğuda, petrol ve zengin kaynaklar üzerinde bulunan ve üstüne üstlük ilk hıristiyanların kaçarak yerleştiği Anadolu hedefleri arasındadır. 20 küsür etnik yapının bulunduğu Türkiye de yine aynı yöntemlerle bölündürülerek parça pincik bir durumda sömürgeci devletlerin elinde oyuncak ve yönetilmesi kolay devletler haline getirilme çabası vardır. Bugünde silahlı eylemleriyle bizleri kendinken haberdar eden çalışmalar, bilinizki ülkede bu yolla küçük devletler oluşturma çabasından meydana gelmektedir sömürgeci devletlerin.
Read On 0 yorum

Türk olmanın gurununu yaşamak.

Bu yazı Başkent Üniversitesinin yayını olan "Bütün Dünya" adlı dergiden alınmıştır.

Vagonda bulunan ve yaşları 45'in üzerinde olan tüm erkekler, bizim olduğumuz yere geliyor ve önce "Atatürk" ve sonra da "Türk" çığlıklarıyla bizleri kucaklıyorlardı. Bir ara müsteşarla göz göze geldik. İkimizin gözlerinden seller gibi göz
yaşları akıyordu.
Pakistan ile Afganistan'ı birbirinden son derece katı bir biçimde ayıran, İngilizler'in Afganistan'a, İskender'in Hindistan'a egemen olmaların engelleyen, Karakurum Dağları'nın arasındaki o ünlü Hayber Geçidi'ne, Pakisten'da görev yaptığım dört yıl içinde birçok kez gitme olanağı buldum. Burada Hayber Geçidi'nin tarihçesi ve doğal yapasını değil, Hayber Geçidi'ne ulaşmak için içinden geçmek zorunda olduğumuz ve "can güvenliğimizin" olmadığının büyük panolarda anımsatıldığı Aşiret Bölges'nde yaşadığımız ilginç bir anektodu paylaşmak istiyorum.
Defalarca karayolundan geçtiğimiz Hayber Geçidi'ni bu kez Kralice Victoria dönemdin kalmak tarihi trenle geçecektik.
Haftada 4 gün sefer yapan tarihi tren, aralarında herhangi bir sınıf farkı bulunmayan altı vagondan oluşuyordu. Trene Peşaver'de binen yolcular belirli bir ücret ödüyorlardı ama... Yol üstünedeki Aşiret Bölgesi'nden bir önceki son istasyon Jamrud'da binen aşiret halkı ise, yolcular arasına karışıyor ve bir sonraki istasyona hiçbir ücret ödemeden gidiyordu. Trenin bu bölgeden geçişi, çok özel bir güvenlik önlemi altında sağlanabiliyordu. Jamrud'dan hareket etmeden önce trenin tüm kapıları zincirlerle kilitleniyor ve kalaşnikoflu 25 özel "tren muhafızı", vagonların stratejik noktalarındaki görev yerlerini alıyordu.
Muson yağmurları sonrasında etkisini daha da gösteren şiddetli sıcak ve nemli bir ağustos gününde ben, eşim ve o günlerde üçyaşındaki oğlumuzla büyükelçiliğimiz müsteşarı ve eşi, işte o havada ve o güvenlik önlemleri altında o trenin yolcuları arasındaydık. Peşaver Garı'ndan kalkan Hayber Ekspresi'nin bindiğmizi vagonun bir tarafında koridor, öteki tarafında da on kişinin karşılıklı oturabildiği tahta banklar vardı. Cam kenarında, yöresel adetelere saygı nedeniyle başörtüsü takan eşlerimiz oturdular. Peşaver'den, Hayber Geçidi'ni geçerek üç saatlik bir yolculuktan sonra varacaktık sınırdaki Torkham kentine...
Trenimiz kalktığında bizim vagondaki yolcuların sayısı, bir çırpıda sayılabilecek denli azdı. Müsteşarın yanına orta yaşlı bir Peşaverli, benim yanıma da genç bir Lahorlu oturmuştu. Peşaver ile Aşiret Bölgesi giriş olan Jamrud İstasyonu arasında yaklaşık ki 35 dakikalık yolculuğumuzu, yanımıdaki bu kişilerle sohbet ederek geçirdik. Jamrud İstasyonu'nda durduğumuzda, istasyonda büyük bir kalabalığın treni beklediğini gördük. Tüm vagonlar, bir anda tıka basa dolmaya başladı. Yükünü fazlasıyla alan tren yeniden hareket etiğinde biz de kendi aramızda konuşuyor, vagonda bir anda değişin ortamı değerlendiriyorduk.
Bir aşirete bağlı oldukları belli olan solumdaki gruptan bana en yakın oturan yolcu, bir süre sonra, bizle sohbet etmeyi denedi. Konuştuğumuz dil ve yüz renklerimizden yabıncı olduğumuz kolaylıkla anlaşılıyordu. Belli ki bu durumumuz onu meraklandırmıştı. Onal biz de iletişim kurmak istedik ama, başaramadık. Çünkü yalnızca yörelesl dili kullanıyordu; İngilizce'si ise yok denecek denli azdı. Çat pat birbirimize bir şeyler anlatamaya çalışırken, cebinden çıkarttığı enfiye kutusu biçimindeki kutudan bana ve tam karşımda oturan müsteşara ikramda bulundu. İkram ettiği, daha önce de çok karşılaştığmız, uyusturucu etikisi fazla olan ve Pakistan'ın hemen her yerinde "Pan" adı verilen bir ağacın kabuklarından elde edilen tozdu. Teşekkür ederek ikramı kabul etmekdik.
Sessiz iletişimle geçen bir süre sonra solumda oturan yol arkadaşımız, cebinden çıkarttığı bir başka kutudaki tütünü kağıda sardı ve içine, kırdığı esrar parçalarını koyup yaktı, ilk soluğu çektikten sonra da elindeki esrarlı sigarayı bana uzattı. Benim nazikçe teşekkür ederek reddetmem üzerine aynı sigarayı bu kez müsteşara ikram etti. Doğal olarak müsteşar da reddetti.
İkramlarıyla iletişim kuramayacaklarını anlayınca bu kez kendi aralarında hararetli bir değerlendirmeye giriştiler. Konuşmalar arasında yakalaya bildiğim sözçükler arasında, "Amerikalı", "Alman", "İngiliz", "İranlı" sözcükleri vardı, Kuşkusuz, bizim hangi ülkeden olduğumuz tartışıyorlardı. Solumdaki dostumuz, aralarındaki tartışmayı bir başka ikram girişimiyle çözmeyi denedi. Bu kez ikram ettiği, yanındaki arkadaşından aldığı kutu içindeki ham afyondu. Bu son ikramı da reddettiğimiz görünce, bu kez karşımızdaki yaşlıca bir kişi girişimde bulundu. Bozuk bir İngilizce ile, "Amerikalı mısınız?" diye sordu. Bizimi "Hayır" dememizden sonra ise, peşpeşe sormaya başladı:
"Alman, Fransız, İranlı?" ve son kez de "Yunanlı?" diye sordu. bu soruların üstüne olumsuz yanıt verdiğimiz görünce, sözcükleri zorlukla da sıralasa, bu kez başka bir soru sordu.
"Peki siz hangi ülkedensiniz ki tüm ikramları reddetiyorsunuz böyle?" dedi.
Kesinlikle emin olmamakla birlikte, daha önce yoluculuk yaptıkları yabancıların, onların ikram ettikleri bu maddeleri fazlasıyla kabul etmiş olduklarını düşündüm. Sonra da onları daha fazla merakta bıramamak için, kim olduğumuz söyledim:
"Türküz, Türkiye'en geliyoruz." dedim.
50-55 yaşlarında olduğunu sandığım kişi gözlerini birden açtı ve benim gözlerimin içine dikti:
"Siz Türk müsünz gerçekten?" dedi hayretle.
Ve "Evet" yanıtımızı duyar duymaz heyecanla ayağı kalktı; yüksek bir sesle, vagonu dolduran yaklaşık 130 kişi dolayında olduğunu varsaydığım yolcuların tümünün duyacakları bir tonla ve yerel dille şöyle seslendi:
"Bunlar türk; Atatürk'ün çocukları..." dedi.
Bunu der demez bize döndü, önce müsteşara, sonra da bana sarılarak kucakladı, ikimizide içtenlikle öpmeye başladı.
O an yaşamakta olduğum durumun duyarlığı ve elimde olmaksızın içine düştüğüm duygu selinden olsa gerek, bir başka olayın biraz geç ayırdına varabildim. Vagonda bulunan ve yaşları 45'in üzerinde olan tüm erkekler, bizim olduğumz yere geliyorlar ve önce "Atatürk" ve sonra da "Türk" çığlıklarıyla bizleri kucaklıyorlardı. bir ara müsteşerla göz göze geldik. İkimizin gözlerinden seler gibi gözyaşları akıyordu.
Bunlar bir üzüntü, acı yada istenmeyen bir durum nedeniyle akan gözyaşları değillerdi elbette. Benliğimiz kaplayan olağanüstü bir gurur duygusunun etkisindeydik. Eşlerimizin durumu da bizden değişik değildi; onlarda hüngü hüngür ağlıyorlardı.
Karşımızdaki adam cebinden çıkardığı bir bezle yanaklarımdan akmakta olan yaşları sildi ve duygusun İngilizce olarak şöyle açıkladı:
"Siz Türkler dünyanın en şanslı, en gururlu insanlarısınız. Atatürk sizlere öyle bir ülke bıratı ki, o ülkenin bireyi olabilmek için neyim varsa vermeye hazırım. En önemli ve geğsünüzü gereke tüm dünyaya haykırmanız gereken özelliğiniz de, 'Bağımsızlığınız'dır. Atatürk çocukları olarak sizi bağrıma basmaktan büyükbir onur duyuyorum... Ne mutlu size..."
İşte bu son tümce tüm benliğime öylesine işledi ki, muson yağmurları sonrasının insanı soluk almakta zorlayan sıcak ve nemli o ağustos gününde, zamanın durmasını istedim...
UzmanRaporunun yorumu: Evet, sizlerinde okuduğu gibi ne kadar doğru işleri başarımış ve bunu herkesin gözünün önünde yapmış olduğumuzu, bunun yanında üniter, ulusal ve bağımsız yapımızın çıkar çevrelerine ve devletlere zor koştuğu için bunun üstesinden gelmek için kullandıkları yöntemlere vermemiz gereken yanıtın yine 84 yıl önce de gösterdiğmizi gibi ruhumuzda, benliğimizde, kültürümde olan değerleri one çıkartarak yapmaktır. Yazıyı her okuduğumda içimde gelen mutluluk ve güveni her Türk hissede bilir.
Read On 0 yorum

Bu site hangi teknolojileri kullanıyor?

Builtwith adlı site sizin veya merak ettiğiniz bir web adresinin içeriğinde nelerin bulunduğunu analiz eden ve raporlayan bir teknolojiye sahip. Böylece kod hatalarından bile haberdar olabiliyorsunuz. Sitede bulabilecekleriniz sayfa reytingi, reklam bildiriminin olup olmadığı, kümeleme fonksiyonu (bunlar rrs, atom gibi), sayfa dökümanı bilgisi (hangi dille yazılmış, java script kullanıp kullanmadığı) ve son olarak da sayfada belirlenmiş dil kodunu size bir bildiri olarak sunmakta.

Site: http://builtwith.com/
Read On 0 yorum

Cumhuriyetine Sahip Çık !

Cumhuriyetine Sahip Çık !


Özellikle ve bu.


Neden karşıyız?
Amerika bir kozmopolitan yapıya sahiptir ve bir Amerika ulusu yoktur. Bu nedenle toplum yapısı ulusal bir devlet içinde değil federal bir sistemde yönetilmektedir. Orada cemaat yapısı söz konusudur. Gruplar siyasette söz sahibi olabilmek için bu yöntemi kullanır. Şu anda hristian bir yapısı olan cemaat 150 milyon civarında bir topluluğu etkisi altında bırakmaktadır. Bunlar siyonist düşünceler gütmektedirler ve İsrail'in planı ile Amerikayı dünyanın merkezine, ortadoğuya sokmuşlardır. Böyle bir güç dengesi güçlü olanın hangi çıkar ve amaca yönelikse onu yapması demek olmaktadır. Yukarıda özellikle belirtilen bilgiler bu nedenle karşı çıkılmaktadır. Halen Amerikada yaşayan baş yöneticisi tarafından yönlendirilmiş sayılan cemaat sistemi devleti ele geçirmek amacını gütmektedir ki siz de unutmayın dünyanın merkezi Türkiye ve çevresi böyle bir kopuk sisteme müsait değildir. Burada en güçlü olan oturur ve bunun için bütün ülkeler birbirleri ile yarış içerisindedirler. Dünyanın kontrolü buradan yapılır. Önce Roma İmparatorluğu sonra Osmanlı İmparatorluğu burada hüküm sürmüştür ve dünyada söz sahibi olarak dünya tarihinin en geniş topraklarına sahip olma şansına ellerinde bulundurdukları stratejik toprak parçası sebebiyle kazanmışlardır. Bu nedenledir ki bu ülkede yaşamak sanıldığı gibi ne Güney Amerikanın batı bölgesinde bulunan Şili'de yaşamaya benzer ne de Avustralya adasının yanında bulunan Yeni Zellanda da yaşmaya.
İşgalci güçlerin yönetiminde ve dünya üzerinde egemenlik planları yapanların yönetimi altında bulunan güçlerin Türkiye Cumhuriteyini etkisi altında bırakarak yapmaya çalıştıkları çıkar hizmetine vatanını seven ve bu tuzaklara kanmayarak doğru yolu kendi inceleyerek, okuyarak, bilerek öğrenen insanlar her zaman karşıyız.
Read On 0 yorum

Klavye çalışmak.

Klavye çalışmaları.


Dünya kullanıcılarının pek de dikkatini çekmemiş olan teknik onparmak yazı kullanımı gerek yararlarıyla gerek ise iş çakarmada sağladığı kolaylıkla her bilgisayar kullanıcısının öğrenmesi gereken bir bilgidir. Bu sayede öğrendiğiniz bir klavye (dili) ile birlikte hiçbir zorluk çekmeden dünyadaki diğer bütün klavye dizilimleriyle çalışma kolaylığına sahip olunabileceğide bu işe başlamak isteyenler için bir şevk kaynağıdır. Örneğin; öğrendiğiniz bir F(fe) klavye ile birlikte Q klavye kullanabileceksiniz. Kısacası elinizin aldında ne olduğu önemini yitiriyor bu durumda.

Çalışmalarınız sizin ne kadar hızlı yazacağınızı ortaya koyar. Daha hızlı yazmak sizin elinizdedir. Ve bunu dünya şampiyonluğuna kadar bile çakarmak sizinle olanaklı. Herkes dünya şampiyonu olamayacağına göre en azından bulunduğu konumda işini hızlı yürütecek ve olağan, günlük meselelerini kolaylıkla yetiştirmenizi sağlayacaktır.

Resim1: F klavye düzenini 1991'deki son hali.



Sağ tarafta görmüş bulunduğunuz f(fe) klavye dilinin dizilimidir. Türkçe yazıma en uygun olan dizilim, Gümrükler Kanunuyla da ital edilen daktilo klavyelerin ve ülkede mevcut bulunan dizilimerin F(fe) klavyeye geçişini sağlamak için yetmiştir. Gelişen ve değişin teknolojiler içinde daktilolar değerini kaybetmiş ve bilgisayarlar heryerde işlevsel olmaya başlamıştır. Bunlarla birlikte yine ital edilen klavyeler Q olmuştur. Kanunla burada bir açık boşluk oluşmuştur ve bilgisayar klavyelerine kanun maddesi uygulanmamıştır. Bu da Türkiye piyasasında özellikle Q klavyenin yaygınlaşmasına neden olmuştur.

F(fe) klavye hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız.


DAHA HIZLI NASIL YAZABİLİRİM
Piyasada bu konuyla ilgili bir çok yerli ve yabancı program bulunmaktadır. Türkçe yazarak çalışmanızı sağlayacak bir program olan 10Parmak adlı yazılımdan faydalanabilirsiniz. Bunun dışında bahsettiğim üzere farklı alternatifler de vardır. Bunlar hem yayın olarak hem program olarak mevcuttur. Bir kitap alarak çalışmak isterseniz "DAKTİLOGRAFİ" adında satılan kitaptan yararlanabilirsiniz. Ancak eski bir yayın olan bu kitabi bulmakta biraz zorlanabilirsiniz. İngilizce kelimeler yazarak çalışabileceğiniz alternatifler advanced speed typing, rapidtyping typing tutor, typing master pro 7 gibidir...

Ayrıca Sega konsol oyun üreticisinin bir oyunu olan The Typing Of The Dead ve gerçekten yazı yazarken aksiyon ve keyif alabileceğiniz bir uygulama örneği. Aşağıda videosunu görebilirsiniz. 1. bölümden başlayacağınız oyunda zombileri klavye ile öldürüyorsunuz. Önlerinde yazan kelimeleri girerek oynanan oyunda her geçtiğiniz bölüm bir öncekine göre daha zor oluyor. Ve her bölümü geçmeniz için bölümün sonunda karşınıza çıkan canavarı yenmeniz gerekli. Ayrıca oyun içerisinde klavye ile bilgiler alabilir, oyun dışı fazladan alıştırmalarda bulunabilirsiniz.

Oyuna ulaşmak için tıklayınız...
Oyun videosunu izlemek için tıklayınız.


Anlık olarak yazma hızınız tespit edeceğiniz bir web sayfası daha önermek isterim size.
http://www.interstenoturk.com/test.html
Read On 1 yorum